27 Aralık 2011 Salı

       

      Gap hayatımıza 1969 yılında San Fransisco'da ki ilk mağazasıyla girdi.Sonrasında ise bir çok ülkeye yayıldı.Sadece İstanbul'da 13 mağazası bulunan Gap çok sayıda çeşide sahip ürün yelpazesiyle  kadın,erkek,çocuk ve bebekler olmak üzere her kesime hitap ediyor.
       Yılbaşı için ailemize ve sevdiklerimize hediye arayışı içinde olduğumuz bu günlerde Gap mağazalarında satılan ürünler güzel birer seçenek olabilir.Özellikle Gap ürünlerini giyen biri olarak kapşonlularının gerçekten çok sıcak tuttuğunu ve kaliteli olduğunu belirtmek isterim.

         Bir diğer hatırlatma ise Gap mağazalarından yapmş olduğunuz 500 TL'lik alışverişe tam 500 TL çek hediyee=)
         Hepinize şimdiden aileniz ve sevdiklerinizle mutlu,sağlıklı nice seneler diliyorum...
                                                                                                                                      

20 Aralık 2011 Salı

Essie şimdi Türkiye'de =)

       Geçen hafta manikür için kuaföre gittiğimde farklı bir oje rengi denemek istedim.Çünkü bana öre oje bir kız için bakımlı olabilmenin ilk anahtarlarından biri.Essie'nin yeni bir toprak rengini denedim.Ve gerçekten çok beğendim hem kalıcı hem de natural bir kahveydi.
       Essie'nin renk skalasında, gece hayatınızdan, düğün gününüze, iş toplantılarınızdan, arkadaşlarınızın doğum günü partilerine kadar her tür durum için bir renk bulabilirsiniz. Unutmayın, Essie, sadece bir oje markası değil, modanın gündelik hayata bir yansımasıdır. Essie ile fark yaratan, çarpıcı tırnaklara merhaba diyin.
       Aynı zamanda Essie sağlınızı da düşünür. Essie ürünlerinin hiçbirinde Formaldehit, DBP veya tuline olmadığından kanser hastaları, hamile bayanların ve süt emziren annelerin de kullanımına aykırı bir durum oluşturmaz.


 






        

14 Aralık 2011 Çarşamba

Coca-Cola ile Mutluluk Yolculuğu

      

       7-21 Aralık tarihleri arasında santralistanbul da sergilenecek olan ''Coca-Cola ile Mutluluk Yolculuğu'' meraklıları bekliyor.Bende bir Bilgi'li olarak okul çıkışı bu sergiyi arkadaşlarımla gezme fırsatı buldum.Sergide 125 yılda Coca-Cola 'nın değişimi bölümler halinde dünden bugüne şeklinde anlatılmış.125. yılı sebebi ile gerçekleştirilen bu sergi için Coca-Cola'nın merkezi Atlanta'daki müzesinden çok özel parçalar ilk kez Türkiye'ye getirilmiş.Bu özel parçaları yerinde incelemek,görmek isteyen bütün meraklılara duyurulur...




11 Aralık 2011 Pazar

    
     Çağan Irmak 'Babam ve Oğlum' dan sonra vizyona yeni çıkan filmi 'Dedemin İnsanları' ile geri döndü.Babam ve Oğlum'u aratmadı desem yalan olur fakat bu filmde Babam ve Oğlum gibi çok içten,duygusal ve kaliteli bir yapım olmuş.Filmin yönetmenliği ve senaristliğini kendi üstlenmiş.Film,küçük bir kasabada yaşayan on yaşında bir çocuk ve dedesi aracılığıyla, bir ailenin ve bir ülkenin geçirdiği büyük değişimi anlatıyor.Filmin oyuncu kadrosunda Çetin Tekindor,Hümeyra,Mert Fırat gibi bir çok ünlü isim yer alıyor.
     Filmin konusu:
    Ozan, Ege'nin sevimli ve küçük bir sahil kentinde geniş ailesiyle yaşayan  bir çocuktur. Ailesinin kökenleri şimdi Yunanistan'a bağlı olan Girit adasına dayanmaktadır ve dedesi Mehmet Bey zamanında mübadele ile Türkiye'ye göçmek durumunda kalan Giritli bir göçmendir. Bu yüzden mahallede Ozan'a arkadaşları "gavur" diye seslenmektedir. Dışlanmaktan korkan Ozan ise gavurluğu reddederek "Biz Türküz!" diye ailesine ve dedesine kafa tutar.
   Yarsımsever ve yaşadıkları mahalle tarafından saygınlık gören Mehmet Bey torunu Ozan'ın bu haline üzülmektedir. Kendisi henüz 7 yaşında küçük bir çocukken Giritten İzmir'e göç etmek zorunda kalan Mehmet Bey, şimdi torununa atalarının geçmişini, doğduğu toprakları ve içinde sakladığı özlemi Ege'nin mavi sularına bıraktığı şişelerle anlatacaktır...

7 Aralık 2011 Çarşamba



BOB MARLEY SÖZLERİ

-Sevgilin olabilecek birçok insan olabilir; ama unutma ki, Sevdiğin olabilecek insan bir tanedir.
-Aslında kadın su gibi bulunduğu kaba uyar. Kadınlardan şikayetçi olan erkekler, hatayı kendilerinde aramalıdırlar..
-Gerçek şu ki, herkes seni incitecek. Yapman gereken tek şey, acı çekmeye değer birini bulmak …
-Kurtarın kendinizi zihinsel kölelikten kendimizden başka kimse özgür kılamaz aklımızı korkmayın atom enerjisinden falan hiçbir şey durduramaz zamanı çünkü.
-Hayatımda kimse yok; ama sorun değil. Çünkü sen aşkı basitleştirenlerden birisin, bense yalnızlığın hakkını verenlerden.
-Artık hep hayal ettiğimiz yeni bir başlangıcı değil; Hiç düşünmediğimiz mutlu bir sonu istemeliyiz.
 -Herşey yolunda gitmiyor bazen, ne yaparsan yap olmuyor yinede ! En zoru da; bunlara rağmen gülümsemek zorunda kalmak işte.
Gördüğünü herkes sever, Sen onda kimsenin görmediğini bulacaksın. Eğer gerçek aşk istiyorsan; ten’e değil, kalbe dokunacaksın.
Düşmanından çok dostundan sakın ! Çünkü dostluk biterse; Sana nasıl zarar verebileceğini en iyi dostun bilir sadece.

29 Kasım 2011 Salı

MUKS ÇILGINLIĞI

      Soğuk kış günlerinde ısınmamıza en büyük katkıda bulunan şey şüphesiz ayakkabılarımız oluyor.Özellikle Muks botları görünüşüyle bile içimizi ısıtmaya yetiyor.Hem tarz,hem şık ve spor görünümlü bu botları çoğu ünlü de tercih ediyor.Deriden mağazalarında bu botların çeşitli renklerine sahip olmanız mümkün.

Black Original





Muks'un birbirinden farklı çeşitlerini detaylı incelemek için

27 Kasım 2011 Pazar

Bath&Body Works şimdi Suadiye'de!

      Bath&Body Works geçtiğimiz günlerde İstinye Park'tan sonra Suadiye'ye de açıldı.Rengarenk ve müthiş koku saçan vitrini sizi ister istemez kendine çekiyor.Parfümden,makyaj malzemesine ve vücut losyonlarına kadar aklınıza gelen bütün kişisel bakım ürünlerini kolaylıkla bulmanız mümkün.Özellikle yılbaşına yaklaştığımız şu günlerde ailenizi,arkadaşlarınızı mutlu etmek istiyorsanız Bath&Body Works'e göz atmanızı tavsiye ederim.Birbirinden şık görünümlü hediye setlerinde vücut losyonları,lifler ve sabunlardan oluşan paketler kurtarıcı birer hediye olabilirler.Özellikle pastel renkteki rujlarını denemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.






11 Kasım 2011 Cuma

       Kurban Bayamı'nda annemle gittiğim Barcelona seyahatinden büyülenerek döndüm.Şehir sanki buram buram tarih kokuyor.Gezilecek,görülecek çok fazla yer olduğu için bir hayli yorulsakta,bence gerçekten çok değdi.Özellikle Barcelona deyince aklıma gelen ilk üç şey Salvador Dali,Gaudi ve Flamenco Gecesi oluyor.Bizim gibi Barcelona'da akdeniz ülkesi olduğu için bir çok benzerlikler görmek mümkün.İnsanlarıTürk ya da İspanyol diye ayırabilmek pek mümkün değil.Görünüş dışında da hiç bir şey farklı değil.Özellikle dikkatimi çeken komik bir benzerlikte kırmızı ışıkta bile bizim gibi onlarında yeşil ışığı beklemeden kendilerini arabaların önüne atmaları oldu=)Çoğunlukta İspanyollar domuz etini tercih ediyorlar.Zaman zaman bu durum bizim için sıkıntılı oldu çünkü ingilizce kouşan insan sayısı çok az ve kendimizi ifade etmekte zorlandık.Fakat onlara özel olan Paella ve Tapas denenmesi gereken lezzetler.


Sagra De Familia

Gaudi'nin tasarladığı ev


Gaudi'nin tasrladığı bir ev


Arena

La Rambra

Tapas

Paella

1 Kasım 2011 Salı

    
     23 Ekim pazar günü Van'da ki deprem sonucu bir çok insan hayatını kaybetti.Onlarca çocuk annesiz babasız kaldı.Onlarca anne göçük altından çocuklarının cesetini çıkardılar.Bu olay Van'da ki vatandaşlarla beraber bütün Türkiye'yi sarstı.Her insan elinden geldiğince Van' a yardım için destek verdi.Kimisi battaniye,kazak verirken,kimisi para topladı,kimisi bebek maması aldı.Kimisi ise elinden maddi bir şey gelmeyeceği için belediyelere kolilere yardım etmeye koştu.Türkiye bu yıkıcı olay sonucu birbirine kenetlendi ve ara vermeden Van'da ki insanlarımız için yardım kampanyalarına başladı.
      Onlarca sanatçı ve kurumun koşulsuz olarak katılımıyla gerçekleşen   "VAN İÇİN ROCK!" toplu konseri, 30 Ekim 2011 Pazar günü Maçka Küçükçiftlik Park'ta meydana geldi. DreamTV'den canlı yayınlanan konserin tüm geliri TÜRK KIZILAY'ı vasıtasıyla Van'daki depremzedelerimiz için kullanılacak.
Katılan İsimler: 4x4, Aslı, Aylin Aslım, Aydilge, Ayşe Saran- Murder King, Barlas, Can Bonomo, Cem Köksal, Çilekeş, Demirhan Baylan, Demir Demirkan, Dilemma, Duman, Direc-t, Emre Aydın, Ete Kurttekin, Feridun Düzağaç, Foma, Gece, Gece Yolcuları, Gripin, Haluk Levent, Kurban, Mabel Matiz, Malt, Marsis, Melis Danişmend, Model, Moğollar, Mor ve Ötesi, Multitap, Ogün Sanlısoy, Özge Fışkın, Öztürk, Pamela, Redd, TNK, Yüksek Sadakat.

25 Ekim 2011 Salı

NAHİDE RÜYA ADASI

        

     Çok eski ve yakın bir arkadaşım olan Ece'nin doğumgünü için gittim Nahide Rüya Adası'na.Uzun zamandır bildiğim ve sürekli çevremden duyduğum İzzet Çapa'nın işletmeliğini yaptığı bir mekan.İzzet Çapa'yı özellikle belirtmemin nedeni,O'nun işlettiği mekanlarda önceden bulunmuş olmam ve çok eğlenmemdir=)Normalde yemekli olarakta tercih edilebilecek bir mekan fakat fiyatı herkes için makul olmayabilir.Biz yemek sonrası gittik,kapıda bir süre bekletilmemiz dışında girişte hiç bir problem yaşamadık.
      İçeri girdiğimde sanki yemyeşil bir amazon ormanına ayak basmışım gibi bir izlenimim oldu.İlk dikkatimi çeken şey kapıdan girer girmez etrafta bulunan hayvan kafesleriydi.Öyle gerçekçiydiler ki bir anda gerçek olup olmadığından şüphe duyarak tekrar baktım.Standlarımızı ayarladıktan hemen sonra ekibin showları başladı.Bir kız grubu sahneye çağrıldı ve kına yakıldı.O gün orada bir bayanın aynı zamanda kına gecesi kutlanıyormuş.Kız arkadaşlarıyla beraber sahneye çıkarak hepberaber klasik yüksek yüksek tepelereyi söylediler.Gerçekten bunu izlemek çok eğlenceliydi ve yanımdaki bütün kız arkadaşlarımla birden birbirimize dönüp "kesinlikle harika bir fikir" diye bağrıştık.Çalan müzikler Türkçe çoğunlukta olmak üzere ciddi anlamda çok güzeldi.Resmen yorulduğum halde o kadar eğlendim ki dans etmeyi bırakamadım.Show ekibindeki insanlar tek tek gece boyunca masaları gezerek insanları coşturyorlar.Herkes çok şekerdi.Bir diğer hoşuma giden nokta ise mekanda servis yapan garsonların hepsinin Asya kökenli olması ve lavabodaki görevlilerinde zencilerden oluşmasıydı.
      Kısacası kesinlikle herkese şiddetle önerebileceğim bir mekan.Ece'nin 20.yaşgününü bu sayede hep çok güzel anıcaz.Ayrıca Ece'ye de tekrar burdan İyki doğdun diyorum=)

 

18 Ekim 2011 Salı



   
   Uzun bir aradan sonra bloğuma geri dönmenin sevincini yaşıyorum=)Facebook'tan sonra yeni bir bağımlılık yaratan sosyal ağ olan Twitter,hayatıma renk kattı.Aslında uzun zamandır açmak istiyordum fakat sanırım bu sene aldığım Social Media dersi bu düşüncemi hızlandırdı.Twitter ile ilgili yaptığım araştırmalardan önce benim hayatımdakini yerini ve avantajlarını kısaca şöyle sıralayabilirim;
   Öncelikle sabah uyandığımda internetten gazete okumak yerine twitterdan günün gelişmelerini ve önemli haberlerine okula gitmeden erkenden ulaşabiliyorum.Medya dünyası içinde ilgilendiğim yazar,sanatçı,komedyen,program hakkında 1.ağızdan haberler alabiliyorum.Twitleri hoşuma giden bir çok üyeyi followlayıp güne komik ve anlamlı twitler okuyarak başlayabiliyorum.Ve Twitter'ın bağımlısı olmamda sıralayamayacağım onlarca etken daha var.
   Twitter, sosyal ağ olmanın dışında mikroblog sitesidir.Üyelerini 140 karakterle sınırlandırarak istedikleri metinleri yazmalarını sağlıyor.Üyeler,profillerini özelleştirerek twitlerinin gizliliğini korumakta serbestler.
   Twitter, yılın ilk ayında günlük 100 milyon tweet’e ulaşıldığını açıklamış, Temmuz ayında ise bu rakam 250 milyona ulaşmış.100 milyon aylık aktif kullanıcısının yarısıda siteye her gün giriş yapmaktadır.
Görünen o ki Twitter, üyeleri için gün geçtikçe daha çok tercih edilen, alışkanlık yapan bir site haline geliyor. Dick Costolo’nun açıklamasına göre, üye olup da neredeyse hiç tweet yazmayan, az sayıda takipçiye sahip olan ve aktif olmayan üyelerinin çoğunluğu ile eleştirilen Twitter’da işlerin her geçen gün daha iyiye gittiğini söylenebilir.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Laduree

      Laduree Paris'in en eski çay salonlarındandır.Makaronları ve kendine has dekorasyonuyla Laduree artık dünyaca ünlü bir klasik.Laduree 1862'den bu yana bir çok ülkede yer açmıştır.Bebek'te de yeri bulunan bu marka dünyanın en güzel makaronlarını yapıyor.Her yeni mevsim,yeni makaronlar ve yeni tatlara yol açıyor.Elmalı ve kirazlı 2010 için özel olarak üretildi. Çikolatalı, vanilyalı, kahveli, frambuazlı, fıstıklı, limonlu, yaban mersinli, portakal çiçekli, karamelli makaronları ise Laduree’de her zaman bulabilirsiniz. Yaz aylarında hindistan cevizli, naneli, bademli, kış aylarında ise pralinli, hurmalı ve incirli bulabilmek mümkün.Aynı zamanda özel günler için özel koleksiyon çikolata ve makaronları sevdiklerinizi mutlu etmek için alabilirsiniz.



Sezon Makaronları

3 Mayıs 2011 Salı

Şarkını Söylediğin Zaman

   

     “Şarkını Söylediğin Zaman”  İnci Aral tarafından yazılmış, 2011 yılında Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından çıkartılmıştır. Yazarın, altı öykü kitabı, altı romanı yayımlanmıştır. İnci Aral, 1992 yılında Ölü Erkek Kuşlar adlı romanı ile Yunus Nadi Ödülü’nü kazandı, 2002 yılında yayınlanan romanı "Mor" ile de Orhan Kemal Roman Armağanı'nı aldı.1994'te yayımladığı Yeni Yalan Zamanlar 2002'de yayımlanan Mor ve 2007'de yayımlanan Safran Sarı romanını ‘Yeni Yalan Zamanlar’ başlıklı bir üçleme haline getirdi.
        Bugüne kadar birçok başarıya imza atan yazar son romanında klasik olayların aksine romanı, alışılmış bir aşk hikâyesi şeklinde başlatıp şaşırtıcı bir sonla bitirmiştir. Yazarın üslubu abartıdan uzak, yalındır. Okumakta güçlük çekilecek kelimelerden uzak durulmuştur, hikâye akıcı bir şekilde anlatılmıştır.
      Romanda beni en çok etkileyen ve aslında kitabı özetleyen şu sözlerle başlamak istiyorum: "Bende anlayamadığın nedir biliyor musun?" "Neymiş?" "Nazım'ın dediği gibi: 'Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum. Kendi şarkımı.' Ama yapamam biliyorum, çünkü o şarkı içimde kuruyup kaldı. Beni öldüren bu işte." "Şarkılar bitmez, yeni şarkılar filizlenip doğar her zaman..."Bu roman, Deniz ile Cihan'ın hüzünlü şarkısını anlatıyor. İsyankâr bir ailenin kızı olan Deniz ve taşradan gelmiş Cihan 70’l yılların sonunda ortak tutkuları olan müzik sayesinde bir araya gelirler. Aralarındaki bu güzel ilişki zamanla tutkulu bi aşka dönüşür fakat Deniz’in devrimci düşleri ve gelişen talihsiz olaylar onları birbirinden ayırır. Tam 30 yıl sonra bu tutkulu aşkın izdüşümü iki insana yansır: Biri artık orta yaşlarında olan,başından evlilikle geçmiş,bir çocuk babası olan Cihan,diğeriyse ona hem çok yabancı hem de son derece tanıdık gelen Ayşe Devrim’dir.Cihan,nedenini bilmediği bir şekilde Ayşe’yi sanki yıllardır yaşanmış ve yarım kalmış bir aşkın devamı gibi görür ve onu sanki çok eskiden beri tanıyormuş hissine kapılır,fakat bu duruma bir türlü anlam veremez.Ayşe Devrim adeta Deniz’in bir yansıması gibidir.Cihan zamanla Deniz’le yaşadığı yarım kalan aşkı sanki Ayşe ile devam ettirir fakat Ayşe de O’nu Deniz kadar çok etkilemektedir.Bu tutkulu aşkın yanı sıra 70’li yıllarda yaşanan  korkutucu olaylar ve o dönemde yaşayan gençlerin sorunları,duygularına da  büyük yer verilmiştir.Kitabın başlarında klasik aşk hikayesi gibi giden hikayeyi okudukça Cihan’ın bulduğu ipuçları sayesinde insan kitabı soluksuz okuyor ve elinden düşüremiyor.Bugüne kadar okuduğum kitaplardan çok daha faklı bir kurguya sahip olan bu roman resmen insanı içine çekip o dönemlere götürüyor.Betimlemeler o kadar gerçekçi tasvir edilmiş ki insanın  zihninde direk anlatılmak istenen görüntü canlanıyor.Cihan’ın zamanla bulduğu ipuçları sayesinde ortaya çıkan gerçek insanı adeta şoka sokuyor.Kitabın sonlarına yaklaşırken Deniz ve Ayşe arasındaki benzerliğin nedeni ortaya çıkıyor.
       Zorluklarla doludizgin 70’li yıllarda yaşanan ve günümüze uzayan geçmişte yaşanan ve yarım kalan aşkın bağlantısı niteliğindeki bu aşk hikâyesi müzikle birleşerek insana keyif veriyor. Bu kitap, insanı soluksuz bir aşkın içinde büyülerken bir yandan da zamanın zor şartlarını ve ülkemizde yaşanan o zorlu dönemi iliklerimize kadar tekrar yaşatıyor. Müthiş kurgulanmış bu romanın sonunda nasıl bir gelişme olduğunu görmek için mutlaka bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
      

1 Mayıs 2011 Pazar

Emporio Armani Caffe

       Geçtiğimiz cumartesi geciken bahar ilk kez göz kırptı.Özlediğimiz bu bahar havasını görünce insanlar kendilerini açık havaya attılar bu gruba bende dahil olup İstinye Park'gittim.Biraz alışveriş merkezinde ne var ne yok diye baktıktan sonra açık alana çıkıp Emporio Armani Caffe'yi denemek istedim.O kadar kalabalıktı ki bahçe kısmında iki kişi olmamıza rağmen yer bulamadık ve sonunda terasa çıkmaya karar verdik.Terasta oturup yukardan açık alandaki restaurantlarda oturan insanları ve büyük markalardan kocaman torbalarla çıkan insanları incelemek keyif vericiydi.Mekanın dekorasyonu,hitap ettiği kesim ve hizmete 10 üzerinden 10 verdim diyebilirim.Fakat büyük bir kusur olarak gördüğüm bir nokta vardı.Oturduğumuz masanın sanırım bir kolu kırıktı ya da bi dengesizlik vardı.Öyle bir cafede olmaması gereken bir görüntüydü,kısacası hiç rahat edemedik.Sonuç olarak burayı anlatmamın ve bu masa detayına yer vermemin nedeni isme aldanmamak gerektiği oldu.Çok lüks bir marka olan şirketin cafesinde olmaması gereken bir durumdu.Yinede soluklanmak isteyenlerin gidip bir  frappesini denemelerini tavsiye ederim=)

28 Nisan 2011 Perşembe

Medya ve Sansür

           Geçen hafta medya dersimize konuk olarak Haluk Şahin geldi.Verdiği konferansta medya ve sansür ilişkisini ele aldı.Sansür, toplumdaki görüş değişimini denetlemek için kullanılan tekel güç olarak tanımlanır.Fakat günümüzde sansür bu tanımla sınırlı değildir.Çeşitli medya kuruluşları devlete karşı yaptıkları propogandalarda özgürlükçü düşünceyi savunsalarda zaman zaman devletin maşası konumu haline gelmekteler.Bu örneğe medya kuruluşlarında sıkça rastlıyoruz.Sansürün yanlış ve yersiz kullanılmasının bir diğer suçlusu ise devlettir.Bağımsız basını şiddet yoluyla susturma,cinayet,gazetecilerin hapse atılması gibi yollarla yada doğrudan sansür uygulamalarıyla yapılır.
       Çeşitli medya kuruluşları tehditler, yasaklama, tutuklama gibi yollar  sayesinde taraflı haber yapılmaya zorlanır.Aynı zamanda medya patronları kendi çıkarları doğrultusunda kendi yayın organlarına sansür uygulamaktalar.Kişilere ait bu yayın organları hiç bir zaman tam anlamıyla objektif olamamaktadır.
        Virginia İnsan Hakları Bildirgesi  12. Maddesi şöyledir: “Özgürlüğün en güçlü kalelerinden birisi de basın özgürlüğüdür; despotik yönetimler dışında, asla sınırlandırılamaz.” Oysa basın hala olabildiğince sansürlenmeye çalışmakta ve sansüre karşı verilen mücadele bugün hala devam etmektedir… 
        Ülkeler, “özgür, kısmen özgür ve özgür olmayan” olmak üzere 3 grupta toplanmıştır. Freedom House raporuna göre basın özgürlüğünün bütün dünyada geriediği aynı zamanda da Türkiye'nin "kısmen özgür" ülkeler arasında yer aldığı bildirilmiştir.


24 Nisan 2011 Pazar

Arzu Kaprol 2011 İlkbahar Yaz Koleksiyonu


         Arzu Kaprol 2011 ikbahar yaz koleksiyonuna "Re-fine" ismini verdi.Güney Etiyopya'da Omo Nehri kıyısında yaşayan Mursi kabilesinin geleneksel vücut boyamalarından etkilenerek bu koleksiyonu hazırladı.Koleksiyonun temelinde çarpıcı, egzotik ve yalın motifler hakim.Bunun yanı sıra katlama detayları sıkça kullanılmış.


.





11 Nisan 2011 Pazartesi

New York moda haftası Alexander Wang 2011 Sonbahar Koleksiyonu



Alexander Wang tarafından tasarlanan,modanın sınırlarını zorlayan,özel kesim eteği görmek için tıklayın

M.A.C 'ten bahar için cıvıl cıvıl renkler!

       M.A.C'in 2010 bahar için hazırladığı yeni koleksiyon 4 ana renkten oluşuyor.Bunlar:mercan,pembe,dore ve mor...


PEMBE KOLEKSİYON



DORE KOLEKSİYON


MOR KOLEKSİYON



MERCAN KOLEKSİYON



M.A.C 2010 Bahar Koleksiyonu'nu görmek için tıklayın